ALMANYA’DAKİ TÜRKİYE KÖKENLİ DİNÎ GRUP VE TARÎKATLARIN SOSYO-KÜLTÜREL ROLLERİ

Anadolu’nun kalbinden, Almanya’nın kasabalarına, caddelerine, şehirlerine uzanan bir göç hikâyesi… Bu hikâye yalnızca tuğlalarla örülmüş camileri ve

dergâhları değil; yürekle yoğrulmuş duaları, gözyaşlarıyla sulanmış umutları ve sabırla inşa edilmiş aidiyetleri anlatıyor. Elinizdeki bu eser, Avrupa’da Müslüman olarak yaşamanın ne anlama geldiğini iliklerinize kadar hissettirecek; tasavvuf kurumlarında ve camilerde yaşanan İslamî hayata tanıklık edeceksiniz. Camiden, cemaatten uzaklaşmanın sadece bir ibadetten değil; bir kimlikten, bir kökten, bir kardeşlikten kopmak anlamına geldiğini, yazarın 21 yıllık Avrupa tecrübesinden süzülen çarpıcı örneklerle göreceksiniz. Bir başörtüsünün ucuna tutunmuş aidiyetin, bir plastik kavanozda küle nasıl dönüştüğüne şahit olacak; modernitenin sinsi rüzgârları arasında tarîkatların ve camilerin nasıl bir sığınak, gayrimüslim bir ülkede nasıl bir nefes borusu hâline geldiğini yeniden düşüneceksiniz.

Ve belki de en çarpıcısı: Bugün hâlâ ayakta duran bu manevî yapılar, yalnızca geçmişin mirası değil yarının ışığıdır. İslam Güneşi’nin Batı’dan yeniden doğuşunun altyapısını şimdiden örmeye başlamış bu mütevazı yapılar, yeni vizyonlarıyla yarının manevî dirilişine zemin hazırlıyor. Bu kitap, bir yolculuğun değil bir yeniden dirilişin hikâyesidir.